Elini saatinin üzerinde gezdirdi, bugüne kadar her baktığında kendisine zamanın neresinde durduğunu naifçe gösteren bu zavallı uşağı için hiçbir şey yapmadığını farketti.
Kayışı bileğini bükmeden sertçe çekerek mili delikten çıkardı, açılan saat cansız bir tırtıl gibi kaydı kolundan, ve elinde yerçekiminin cazibesiyle iki yana doğru sallanmaya başladı.
Belki nezaket içerisinde yoğurulmuş bir ruha sahip olsaydı herşey farklı olurdu, tarih yazıcılar bu konuda yorum yapmaktan şiddetle kaçınıyorlar.
Bizim tek bildiğimiz, her zamanki kabalığıyla saati önünde duran konu şeklindeki kutuya sertçe çarpmaya başladığı. Vurdu, vurdu, vurdu, vurdu.
Önce camı kırıldı saatin, zamanın durmamış olmasına şaşırarak daha sert vurmaya başladı, çarklar yerlerinden fırladılar, kayış saati tuttuğu noktada parçalanmaya başladı.
Vurmaya devam etti.
Pil fırladı yerinden.
Ve daha sonra şehirdeki tüm camlar kırıldı. Tüm duvarlar çöktü, tüm gözler alevler içinde kaldı. Birbirini seven, birbirinden hoşlanmayan, geceleri pencerelerin altında usulca gezinen, birbirine kızan, küfreden, aşağılayan, değer veren, değer verdiği halde vermiyor gibi görünen, ağlayan, üzülen, gülen, aldatan, kızan, esneyen, terk eden, terk etmeyen, basitlesen, çirkin olan, güzel olan, masum olan, sevimli olan, sevimsizleşen, yaşlanan, gençleşen, sıkışan, arada kalan, araya giren ne kadar insan varsa; hepsi bu basit, seviyesiz ve kaba adam tarafından yok edildiler.
Pardon; basit, seviyesiz, kaba adam, ve ona saklaması için verilen nükleer başlık tarafından.
13 Ekim 2007 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder