7 Ocak 2007 Pazar
Hollywood Hakkında - Mario Puzo'dan Bir Alıntı.
Mario Puzo'nun, The Godfather serisinin gölgesinde kalmış çok ilginç bir kitabını okuyorum bu aralar; Fools Die. Kitabı okudukça bir taraftan da internet üzerinden Puzo'nun hayat hikayesini didikliyorum, ve arada kitap hakkında bir çeşit otobiyografi olduğunu düşündürecek kadar önemli paralellikler var. Romanın kahramanı da yazarlıkla başladığı kariyerine Hollywood için senaryolar yazarak devam eden iflah olmaz bir kumarbaz. Çok zekice bir üslupla ince ince dokumuş kitabı Puzo, bazı yerler hayat öyküsüyle birebir örtüşürken bazı noktalar da size hiç alakası olmadığını düşündürecek kadar zıt. Ters menyal vermek dedikleri böyle birşey herhalde.
Neyse, bunlar hakkında kitabı bitirdiğimde uzun uzun konuşacağım. Şu an sinema sektörüyle ilgili alıntı yapmak istediğim bir kısım var. Kitabın ana karakteri olan anlatıcı, romanının filme çekilmesi için Hollywood'da kaldığı süre içerisinde, film stüdyosunun sahibiyle sinema sektörü üzerine derin tartışmalara giriyor. Bu da onlardan biri. Mario Puzo'nun bu sektör hakkındaki derin tecrübelerini düşünecek olursak, dikkatli okunmasında fayda var:
"- artık erkek bulamayan karının biri gibi konuşuyorsun" dedi Malomar. "Sinema yeni bir sanat türü olduğundan kendi dümeninin zamanının geçtiğinden korkuyorsun. Kıskançlık seninki, başka bir şey değil."
-"Filmle roman kıyaslanamaz ki" dedim. "Film hiçbir zaman kitabın yaptığını yapamaz."
-"Bunun konuyla bir ilgisi yok." dedi Malomar. "Bugün insanlar sinemayı istiyor ve gelecekte de isteyecekler. Bir de sen yapımcılar, örümcekler diye tutturmuşsun. Buraya birkaç aylığına gelmişsin, ahkam kesiyorsun. Herbirimize ayrı bir kulp uyduruyorsun. Fakat her iş aynıdır, hepsinin iyi yanı da kötü yanı da vardır. Tamam, sinemacıların tümü kaçık ve dolandırıcıdır, incik boncuk değiş tokuşu yapar gibi kullanırlar seksi; peki ne çıkar bundan? Sen bütün bu insanların, yapımcı olsun, yönetmen olsun, yazar olsun, oyuncu olsun, bir sürü sıkıntının içinden geçtiğini gözden kaçırıyorsun. Bu mesleği öğrenmek için yıllarını verirler ve herkesten çok çalışırlar. Gerçekten bağlıdır işlerine ve sen ne dersen de , iyi bir film yapmak için yetenek ve hatta deha gerekir. O aktör ve aktristler kara piyadesi gibidirler, önsafta harcanır giderler. Önemli rolleri onunla bununla düzüşerek de almazlar hem. Sanatçılıkları kanıtlanmış kişiler olmak zorundadır, zenaatlerini iyi bilmek zorundadırlar. Tabii ki erkek ya da kız arkadaşlarını baş role koyup beş milyon dolarlık bir filmi bok eden manyaklar da vardır. Fakat ömrü uzun sürmez böylelerinin. Sonra sen yönetmenlere ve yapımcılara da takmışşsın. Eh, yönetmenleri savunmama gerek bile yok. Bu mesleğin en zorlu işidir onlarınki. Fakat yapımcıların da bir işlevi vardır. Sirkteki aslan terbiyecileri gibidirler. Bir filmin yapımı ne demektir, bilir misin sen ? Önce film stüdyosunun finansman kurulunda on kişinin kıçını yalaman gerekir. Sonra allahın delisi birkaç yıldıza hem analık hem de babalık etmek zorundasın. Çekim ekibini hoşnut tutmak gerekir yoksa dalga geçip fazla mesailerle ananı ağlatırlar. Nihayet ekiptekilerin birbirini boğazlamasını önlemek de senin işindir. Bak Moses Wartberg'den nefret ederim örneğin, ama bu işin yürütülmesine destek olan büyük bir finansman dehası var adamın. Sanat zevkini ne kadar küçümsüyorsam, bu dehasına da o denli saygım var. Ve yapımcı yönetmen olarak durmadan uğraşmak zorundayım onunla. eh, herhalde sen bile kabul edersin ki filmlerimden birkaçı sanat ürünü denilebilecek nitelikte sayılırlar."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder