$2.99

7 Ocak 2007 Pazar

Lanet - Eskilerden Bir Yazı

Yıllar önce, üniversiteyi kazandığım yıl yaptığım sitedeki yazıları yavaş yavaş buraya aktarmak istiyorum , Tripod işi öyle abartmış ki yeni sayfaya tıklamayı bir kenara bırakın; hiçbir yere tıklamasanız bile pop-up çıkıyor.

Uzatmayalım; ilginizi çekerse buyrun. Hayata, aşka, ölüme, edebiyata acemi bir çocuğun kaleminden çıkan deli saçmaları zaman zaman burada olacak. İmlasına, bokuna püsürüne dokunursam o zamanlar sahip olduğum saflığa, kirlenmemişliğe ihanet olacakmış gibi hissettiğim için ellemedim.


"Aslına bakarsak herşey eskidir buralarda ; o yüzden suçu duvarlardaki boyalara ve merdiven trabzanlarına yüklememek gerekir.Uzun bir süre önce kaçtı bu sokaktan insanların yüzündeki gülümseme , çocuk çığlıklarını da beraberinde götürdü.Yollar ise kaldılar , zaten eskiydiler ve artık kimseyi kimseye ulaştırmaları da gerekmiyor...Çok az kişi kaldı buralarda artık.Onlar da hala susuyorlar ; çünkü kimse merak etmiyor gerçeği.Kimse bilmek istemiyor şehrin bu sokağının neden boş ve sevgisiz olduğunu...Boş bu sokaklar ; çünkü yağmur ve tanrılar bu sokağa küstüler.Biri sebep oldu buna ; bir adam sonsuza kadar lanetledi bu sokağı.Evet ; sokaklara da küser tanrılar insanlara olduğu kadar.

Son kez yağıyordu yağmur o gece asfalt yola ve çatılara...

"Yağmuru seviyorum." dedi küçük kız gökyüzüne bakarak."Etraf biraz daha kararıyor ama ben yine de seviyorum yağmuru.Sokak biraz soğuk.Birazdan annem kucağıma alır beni ve ısıtır.Camın arkasından izlerim yağmuru ; hem de üşümeden..." Adımlarını sıklaştırdı.On ya da onbir yaşlarında gösteriyordu ; sapsarı saçları iki örgü halinde omuzlarından dökülüyordu.Melekleri andıran bir yüze sahipti çocuk ; görseniz o soğukta bile içiniz ısınırdı.Tabii bir kadını az bir para için öldürebilecek kudurmuş bir katil değilseniz...Belki onları bile vazgeçirebilirdi bu saf güzellik...Sevginin gücü azdır belki karanlığınkinden ; ama yadsınamaz...Kendi adıma söyleyeyim ; onu gördüğümde sadece biraz daha yaşamak geldi içimden...Öldürmek değil ; her ne kadar bunu hissetmek için biraz geç kalmış olsam da.

Merdivenlerde karşılaştık onunla ; evdeki dostlarımın çıkmasını beklerken duvarlardaki dökülmüş boyaları ve rutubet izlerini seyrediyordum.İçim sıkıldığındandır belki ; bir sürü anlam yüklemiştim onlara.Kimi birkaç mücevher gibi göründü ; kimi ise duvara yapışan kadın çığlıkları gibi...İğrendim bir an kendimden ; boş ve alçakça geldi bugüne kadar yaptığım herşey.O an kızın sesi geldi sokaktan , kendi kendine annesini anlatıyordu.Bir tarafta ben vardım ; henüz beş dakika önce yeniden kirlenmiş olan , bir de o vardı hayatında benim kadar büyük bir pisliği ilk defa görecek olan.Merdivenleri çıkarken "Merhaba." dedi bana gülümseyerek , işte tam bu an istedim sonsuza kadar yaşamayı.Gülümsemeye çalıştım anlamsızca : "Merhaba güzel kız , saat biraz geç değil mi ? Senin evinde olman gerekiyor sanırım." Derin derin baktı gözlerime ; ama korkmadan.Alışkın değildim banan böyle bakılmasına ; herşeyi gözlerimde görür diye korktum ve kaçırdım gözlerimi.Üzerimdeki ilk etkisi böyle oldu sevginin ; biri gözlerime baktı ve korkan ben oldum ilk defa."Benim bir evim de burası aslında." diye cevap verdi bana gözlerini kırpıştırarak."Diğeri bir sokak aşağıda ; babaannemin evi.Burada annem oturuyor , bende arada ona geliyorum kalmak için.Kucağına oturuyorum ve uzun uzun öpüyorum onu.Öyle güzel ki onunla olmak." Birden evin kapısının aralık olduğunu fark etti ; gülümsemesi bütün yüzüne yayıldı : " Yoksa sen annemi tanıyor musun ?"

"Bunu yapma bana." dedim içimden : "Bana böyle bir ceza verme , buna dayanamam !" Evin içinden hala tıkırtılar geliyordu ; kendimi toparlamaya çalıştım ve mantıklı bir cevap düşündüm.Planları genelde ben yapardım ; bu konularda pek zorlandığım söylenemez ama o an aklım durmuş gibiydi.Küçük kız suskunluğum karşısında endişeye düştü , içeriye doğru yürüdü ve tam yanımdan geçerken kendime çekerek ona sarıldım.O sırada adamlarım kapıda belirdiler.Birinin elinde ufak , siyah bir poşet ; diğerinde ise sürüklediği büyük bir çuval vardı.Kızı görünce şaşırdılar , kafamı kıza çevirdiğimde ise kaçınılmazlığın dehşetini gördüm gözlerinde.Aman tanrım ; hala titriyorum hatırladıkça...Başka bir seçeneğim yoktu ; o kadar masumdu ki...

İki el ateş ettim...

Şaşkınlık yerini sırayla nefrete , daha sonra da donukluğa bıraktı ve arkadaşlarım yere düştüler.Ağlamak üzere olan kıza iyice sarıldım ve "Sanırım bu hırsızlar annene kötü şeyler yapmışlar bebeğim." dedim."İçeri girmesen iyi olur." Soru soran gözlerindeki yaşlar üzerime damlıyordu.Biraz olsun kendini huzurlu hissetsin diye canımı verebilirdim o an orada."Ben gizli servis ajanıyım ; anneni kurtarmak için geldim ama yetişemedim.Üzgünüm..." Elimle gözyaşlarını sildim , az önce yıkayarak annesinin kanından temizlediğim elimle...Neden bilmiyorum , bana daha sıkı sarıldı o an...

Sokağa son yağmur damlaları düşüyordu biz oradan ayrıldığımızda...

***

Yağmur yeni dinmişti.Mutfak penceresini açtım ve hafifçe dışarıyı kokladım.Tabakları tepsiye koydum ; tam ona kahvaltının hazır olduğunu haber vereceğim sırada kapı çaldı."Ben bakarım baba." diye bağırdığını duydum ve hızla mutfak kapısının önünden geçti."Aman tanrım." dedim kendi kendime."Ne kadar da büyüdü !" Geçen gün 20 yaşını kutlamıştık ve sevdiği bir erkek arkadaşı vardı.Ben kız çocuğu sahibi olmanın zorlukları üzerine düşünüp tavadaki omleti çevirirken içeriden beni çağırdı.Ellerimi yıkayıp salona girdim ve kızımın yanında iki tanımadığım adam gördüm."Sizinle yalnız konuşmak istiyoruz." dedi bir tanesi.Başımla işaret ettim ve kızım çalışma odama girdi...

"Kim olduğumuzu biliyorsun." dedi biri."Ve biz de senin kim olduğunu biliyoruz.Bu güne kadar nasıl saklandığını anlayamıyorum ama tek bildiğim şu cinayetlerin hepsini adamlarınla birlikte senin işlediğin !" Masanın üzerine attığı dosya düşerken aralandı ve içinde üzerine resimler zımbalanmış bir sürü kağıt olduğunu gördüm."Kız kim olduğunu biliyor mu peki ?" dedi az önce konuşan."Hiçbir şey bilmesini istemiyorum." diye cevap verdim.İsteğimin hiçbir zaman yerine gelmeyeceğini biliyordum.

İki el silah sesi duydum...

Kendi kanlarıyla kıpkırmızı olan halıya düştü polisler ve arkada elinde silahımı tutan kızımı gördüm.Başımın dertte olduğunu anladığını ve beni kurtarmaya geldiğini düşündüm.Kollarımı sarılmak için açtım ve ona doğru yürüdüm.

Silah bir kere daha ateşlendi...

Gözlerimi açtığımda yüzüme doğrulttuğu silahla başımda dikiliyordu.Omzuma binlerce bıçak saplanıyor gibiydi.Gözlerinden akan yaşlar üzerime damlarken hıçkırarak konuştu : "Bunu kaç kere düşündüm biliyor musun ? Sana baba derken neden burkulduğumu şimdi anlıyorum ! Kahretsin ; sen bir polis değilsin ve annemi öldürdün !"

Ben onu kurtarabilmek için nasıl arkadaşlarımı öldürdüysem o da beni öldürebilmek için polisleri vurmuştu.Halıda bana doğru sürünen adamı fark ettim ; kızıma onu sevdiğimi söyledim ve son silah sesiyle herşey karardı...

Öldüm ve lanet kalktı.Sahiplendiğim kızın annesi affetti ruhumu.

O gece yağmur yağdı karanlık , parke taşlı sokağa.Yıllar sonra..."

1 yorum:

Arifoglu dedi ki...

Şuraya iliştirmek istediğim bir düşüncem var; kayıtlara geçsin, acaba o zamanki ruh halimi bu yazılar üzerinden süzüp bir psikanaliz denemesine girişmek, fazlasıyla zalimce bir davranış mı olurdu ?