7 Mayıs 2007 Pazartesi
Promised (and) (or) (whatever) Hallowed Land
" Kilidi çatırdayarak açıldığında göklerin, biliyorum; çocuklar bile hayal meyal hatırlayacaklar beni.
Sislerin arasında kaybolup gidecek adım, rüzgara küfretmiş bir ıslık gibi.
Dahileriniz gizlenirken kutsal dumanlarının içine, siluetime lanetler okuyacaklar.
Aptallar tek ayakları üzerinde; Yürümeyi öğretecekler, tüm insanlığa.
Arzu serin deniz meltemlerine sığınırken,
"Mutluluk cebimde" diyecek şehvet; sırtlan gülümsemesi
- ve tenlerinize her daim yumuşakça batacak sivri dişleriyle-
Devler tufanlarda kaybettikleri gözlerini bulduklari için sevinçliyken;
ışık girmesin diye sıkıca yumacaksınız gözlerinizi.
Sahnedeki tüfek patlayacak eninde sonunda.
Farkedeceksiniz; etrafınızı saran pamuktan bulutların çamurdan yapıldığını.
Farkedeceksiniz; karanlıkla aydınlığı ayıran kolların güçsüz düştüğünü.
Farkedeceksiniz; dostlarınızın arkanızdan yaklaşmasının sarılmak için olmadığını.
Farkedeceksiniz, ömrünüzü üzerinde geçirdiğiniz yolların karınca şehirlerinin kaldırımları olduğunu.
Farkedeceksiniz; cehenneme ilerlerken kaçınılmazca, cennete doğru koşanların kaderinin denize düşmek olarak yazıldığını.
.
.
.
Ama,
Asla,
Farkedemeyeceksiniz; yıkık dünyanızın etrafında dolaşan amaçsız bir martı sandığınız benim; kayıp bir deniz kızının gülümsemesine sarılıp yükseldiğimi.
Size bir rüyanın mutluluğu kadar yakın; ve şefkatin sıcak kolları kadar uzak olduğumu.
Farkedemeyeceksiniz; mutluluğun şehvetin cebinde değil, ürkek meleklerin ruhundaki odalarda olduğunu.
.
.
.
Ve,
İşte tam da bu yüzden;
Ben rüzgara dokunup, keyifle ıslık çalarken; siz denizin neden böylesine kabarmakta olduğunu merak ediyorsunuz.
Eşit değil; ama adil."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder