$2.99

14 Ekim 2007 Pazar

Missechoes Calling

Demangeaison

Hayatsız kalmıştım. Birden Dürin
Chopin'in yedi numaralı valsiyle
balkonda belirdi
cildi çürüyen İstanbul'un üstünden korkulu göz
sonbaha üssüne çöktü. Süsünden öldü şehir
hüznünden oldu. Bir de o gün Şevki bey
biraz çekil kardeşim demesin mi Chopin'e
ravii meçhul
ama inanmak serbest
ben kimseye yetim olduğumu
söylemedim üstelik
vesayet altında falan değilim. Sadece
hayatsız kalmıştım. Büyüyünce geçti.


İsmet Özel.









Hayatıma hiç sahip olamayacağı bir anlam kazandıran
renklerin en güzelinin karşısında gülümseyerek dansettiği
meleğime.

13 Ekim 2007 Cumartesi

...
Güzel mi bu şimdi diye düşünerek baktı çizdiği tabloya;

Hiçbir şeye benzetemedi.

Tıpkı içimdeki asalet yoksunluğu gibi olmuş diye mırıldandı dişlerinin arasından.

Sıkıca tutup yırttı resmi

yere atıp çiğnedi.

Şimdi daha çok benzedi içimdekine dedi.

Ve gülümsedi.
Elini saatinin üzerinde gezdirdi, bugüne kadar her baktığında kendisine zamanın neresinde durduğunu naifçe gösteren bu zavallı uşağı için hiçbir şey yapmadığını farketti.

Kayışı bileğini bükmeden sertçe çekerek mili delikten çıkardı, açılan saat cansız bir tırtıl gibi kaydı kolundan, ve elinde yerçekiminin cazibesiyle iki yana doğru sallanmaya başladı.

Belki nezaket içerisinde yoğurulmuş bir ruha sahip olsaydı herşey farklı olurdu, tarih yazıcılar bu konuda yorum yapmaktan şiddetle kaçınıyorlar.

Bizim tek bildiğimiz, her zamanki kabalığıyla saati önünde duran konu şeklindeki kutuya sertçe çarpmaya başladığı. Vurdu, vurdu, vurdu, vurdu.

Önce camı kırıldı saatin, zamanın durmamış olmasına şaşırarak daha sert vurmaya başladı, çarklar yerlerinden fırladılar, kayış saati tuttuğu noktada parçalanmaya başladı.

Vurmaya devam etti.

Pil fırladı yerinden.

Ve daha sonra şehirdeki tüm camlar kırıldı. Tüm duvarlar çöktü, tüm gözler alevler içinde kaldı. Birbirini seven, birbirinden hoşlanmayan, geceleri pencerelerin altında usulca gezinen, birbirine kızan, küfreden, aşağılayan, değer veren, değer verdiği halde vermiyor gibi görünen, ağlayan, üzülen, gülen, aldatan, kızan, esneyen, terk eden, terk etmeyen, basitlesen, çirkin olan, güzel olan, masum olan, sevimli olan, sevimsizleşen, yaşlanan, gençleşen, sıkışan, arada kalan, araya giren ne kadar insan varsa; hepsi bu basit, seviyesiz ve kaba adam tarafından yok edildiler.

Pardon; basit, seviyesiz, kaba adam, ve ona saklaması için verilen nükleer başlık tarafından.
Küçük piyanonun tuşlarına öyle sert vurdu ki, önce titredi şarap şişesi, sonra kendinden sarhoş olmuş gibi iki yana sallandı, sonra da devrildi.

Siyah ahşap üzerinden ellerine dökülen şaraba bakarak devam etti vurmaya, kıpkırmızı olmuş elleri beyaz tuşlara çarptıkça çıkan sesle sarhoş oluyor, ve havaya karışan her notayla birlikte kendi iğrençliği içinde bir adım daha derine giriyordu.

Bir daha yağmur yağmayacağını söylüyorlardı televizyonda tam da o esnada, sırıttı tuhaf bir yaratık gibi, aldırmadı, umursamadı. Şarap çoktan yuvarlanmıştı yere zevksizce döşenmiş paramparça halının üzerine, parçanın en sevdiği kısmına geldiğinde bacağını uzatıp bir tekme attı şişeye, sırıttı tekrar; garip bir yaratık gibi.

İnleyerek geri attı başını, daha sert vurmaya başladı tuşlara.

Kıpkırmızı parmaklarla.