ne derseniz deyin adına;
bir sürü tuğlayı üstüste koyarak inşa edeceğiniz bir duvar
yeşertmeye çalıştığınız bir ruh
en soğuk kış günlerinde avuçlarınızın arasında ısıtmak için sıcaklığınızı verdiğiniz bir çiçek
-ki bunu başarmak asla paltonuzun önündeki üç düğmeyi iliklemek kadar kolay olmayacaktır-
karar vermek zorunda olmaktan nefret etmenizi sağlayan her karar anı
bahçenizin tanrısal harmonisini bozan ufacık bir ayrık otu,
bir düşüş,
-sarı, yerinden bir daha takılmamak üzere çıkmış ve eğri duran bir kafatası gibi-
bir kayboluş,
-beyaz, üzerini örten soğuk karanlığı yırtmak için asla çabalayamayacak kadar cansız-
ve bir tek başınalık;
-ayna önünde dökülen yaşlarla yıllarca sürebilecek, yırtılması zor ama imkansız olmayan-
bir gülümseme,
-sıcak, evrenin varolduğu noktadan tanrının elinin bile dokunmadığı köşelerine kadar doğan ve yokolan tüm güneşlerden bile sıcak-
bir varoluş,
-bembeyaz, gökkubbenin iki yanına uzanmış melek kanatları gibi lekesiz-
ve bir birleşme
-mavinin ve morun en güzel tonlarında, kainatın bile hayal edemeyeceği kadar güzel-
hepsi sonsuzluğun üzerine kocaman harflerle yazılmakta olan hikayemizin parlayarak yıldızlar arasında yer alacak bölümlerinden ibarettir.
hangisini yaşayacağımız ise, yaptığımız seçimlere bağlıdır.
insan, seçtiği hayatı yaşar.
beyaz, umutsuzluğu da anlatabilir size; yalnızlığı da,
hayatınıza girmiş en güzel şey olan bir meleğin kanatlarını da.
seçim bize aittir.
bize.
12 Aralık 2007 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder