$2.99

7 Mayıs 2007 Pazartesi

Promised (and) (or) (whatever) Hallowed Land
















" Kilidi çatırdayarak açıldığında göklerin, biliyorum; çocuklar bile hayal meyal hatırlayacaklar beni.
Sislerin arasında kaybolup gidecek adım, rüzgara küfretmiş bir ıslık gibi.
Dahileriniz gizlenirken kutsal dumanlarının içine, siluetime lanetler okuyacaklar.
Aptallar tek ayakları üzerinde; Yürümeyi öğretecekler, tüm insanlığa.

Arzu serin deniz meltemlerine sığınırken,
"Mutluluk cebimde" diyecek şehvet; sırtlan gülümsemesi
- ve tenlerinize her daim yumuşakça batacak sivri dişleriyle-
Devler tufanlarda kaybettikleri gözlerini bulduklari için sevinçliyken;
ışık girmesin diye sıkıca yumacaksınız gözlerinizi.

Sahnedeki tüfek patlayacak eninde sonunda.

Farkedeceksiniz; etrafınızı saran pamuktan bulutların çamurdan yapıldığını.

Farkedeceksiniz; karanlıkla aydınlığı ayıran kolların güçsüz düştüğünü.

Farkedeceksiniz; dostlarınızın arkanızdan yaklaşmasının sarılmak için olmadığını.

Farkedeceksiniz, ömrünüzü üzerinde geçirdiğiniz yolların karınca şehirlerinin kaldırımları olduğunu.

Farkedeceksiniz; cehenneme ilerlerken kaçınılmazca, cennete doğru koşanların kaderinin denize düşmek olarak yazıldığını.

.

.

.

Ama,

Asla,

Farkedemeyeceksiniz; yıkık dünyanızın etrafında dolaşan amaçsız bir martı sandığınız benim; kayıp bir deniz kızının gülümsemesine sarılıp yükseldiğimi.

Size bir rüyanın mutluluğu kadar yakın; ve şefkatin sıcak kolları kadar uzak olduğumu.

Farkedemeyeceksiniz; mutluluğun şehvetin cebinde değil, ürkek meleklerin ruhundaki odalarda olduğunu.

.

.

.

Ve,

İşte tam da bu yüzden;

Ben rüzgara dokunup, keyifle ıslık çalarken; siz denizin neden böylesine kabarmakta olduğunu merak ediyorsunuz.

Eşit değil; ama adil."

Hiç yorum yok: